Türkiye plastik atık içinde yüzüyor.
Koronavirüs ise bu durumu daha kötü hale getirebilir.
Aktivistler, Türkiye’nin plastik atıklarını yönetmekte zorlanırken neden diğer milletlerden plastik ithalatına devam ettiğini sorguluyor.
Dünya Vahşi Yaşam Fonu’na(WWF) göre, Akdeniz’deki en kirli sahiller Türkiye’ye ait.
Geçen yıl sonbaharın sonlarına doğru, nispeten sıcak olan havayı değerlendirmek isteyen Şahin ailesi eşyalarını toplayıp İstanbul’a bir saat uzaklıkta bir sahilde vakit geçirmeye gitti.
42 yaşındaki Ayşe Şahin Al Jazeera’ya konuştu. “Ben çocukken babam bizi buraya getirirdi, şimdi ben de kendi çocuklarımı getiriyorum. Eskiden neredeyse adım atılmamış gibiydi, şimdiyse çocukların oynadığı yerler çöple kaplı.”
“Şehir hayatından uzaklaşmak bize iyi geliyor ama keşke etrafta birikmiş plastik yığınları olmasaydı. Bir de bu durum neredeyse normal geliyor artık.”
Türkiye’nin sahillerindeki bu plastik yığınını tek fark eden Şahin ailesi gibi sahillerin sürekli ziyaretçileri değil. Ülkenin kıyıları pek çok noktada kendi akarsu yataklarından gelen atıklar ve Akdeniz’deki komşularından gelen çöp ile gömülmüş durumda.
Türkiye, Almanya’nın ardından Avrupa’nın en büyük ikinci plastik üreticisidir. Her yıl milyonlarca ton plastik çöpe atılıyor. Atık toplama sistemi ise bu plastiğin yalnızca küçük bir kısmıyla baş edebiliyor. Kalanı ise yakılıyor, gömülüyor ya da denize atılıyor.
UN Comtrade tarafından toplanan bilgilere göre Türkiye, 2018 itibarı ile deniz aşırı ülkelerden 226.449 ton plastik atık ithal etmiş. Bu şok edici sayı Türkiye’yi başkaları tarafından elden çıkarılmış plastik ithalatında ilk 10’a yerleştiriyor.
Hükümet, ülkeye giren atığı kontrol edebilmek için Aralık ayında çöp ithalatına bir kısıtlama getirdi. Yeni yasaya göre, şirketler de atık ithalatını %20 oranında azaltmak zorunda.
Çukurova Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi akademisyeni Sedat Gündoğdu ise alınan yeni önlemlerin plastik endüstrisine tekrar hayat vermiş olan koronavirüs tarafından ekarte edileceğine inanıyor. Örneğin market ürünleri COVID-19 yayılımını önlemek amacıyla arttırılmış hijyen standartlarına uysun diye tek tek paketleniyor.
Gündoğdu, “Önümüzdeki yıllarda çok daha ciddi bir plastik kirliliğiyle karşı karşıya kalacağız,” dedi.
Çin 2018’de deniz aşırı plastik ithalatını yasakladığında, Türkiye Dünya’daki en büyük plastik ithalatçılarından biri haline geldi.
‘Plastik çorbası’
Gündoğdu, Dünya’nın en büyük kapalı denizi Akdeniz’i “plastik çorbası” olarak tanımlıyor.
Dünya Vahşi Yaşam Fonu (WWF) tarafından yayımlanan 2019 tarihli bir rapora göre, 247 milyar plastik parçası Akdeniz’de yüzüyor. Her geçen dakika ise 33.800 pet şişeye eşdeğer plastik bu karışıma ekleniyor.
Bu durum hızla devrilme noktasına yaklaşıyor.
WWF, Akdeniz’in en kirli bölgesinin her gün kilometre başı 30 kilogram plastik taşıyan akıntılarıyla Türkiye’nin güney kıyıları olduğunu ifade etti.
Ayrıca Türkiye’nin, Akdeniz’deki tüm plastik sızıntısının 5’te birinden sorumlu olduğunu söyledi.
Vahşi yaşamın ödediği ağır bedelin insan sağlığı üzerine etkileri de var. Türkiye’deki balıkların neredeyse yarısının mikroplastik içerdiği keşfedildi.
Gündoğdu, “Vahşi yaşam insan davranışlarının baskısı altına eziliyor,” dedi. “Böyle büyük miktardaki plastik kıyı şeridini hem insanlar için hem de vahşi yaşam için yaşanamaz hale getiriyor.”
Ekonomi de tehlikeyle karşı karşıya. WWF, plastik atıkların turizm sektörünü kötü etkiledikleri için Türkiye ekonomisine her yıl 93 milyon dolara mâl olduğunu söyledi.
Türkiye’nin Çevre ve Şehircilik Bakanlığı WWF’nin raporuna karşı çıkıyor.
Al Jazeera’ya e-posta ile bildirilen beyanında bakanlık, “rapordaki Türkiye’ye ilişkin bazı iddiaların gerçekten uzak olduğunu” söyledi ve bu sonuca varmak için toplanan bilginin ve kullanılan metodolojinin güvenilirliğini sorguladı.
Bakanlık, “Gerçek bir sonuca varabilmek için toplanan bilgilerin doğruluğu çok önemlidir,” dedi.
İstanbul’da her gün gayrı resmi atık toplayanlar çöp kutularını arıyorlar.
Sakla samanı gelir zamanı
Türkiye, Devlet Başkanı’nın eşi Emine Erdoğan öncülüğünde yürütülen; ülkeyi 2023’e kadar atıktan arındırmayı planlayan sıfır-atık projesi ile geri dönüşümü büyük ölçüde artırma sözü verdi.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Al Jazeera’ya, “Türkiye atık yönetimine büyük önem vermektedir, ”dedi. “ [Sıfır Atık Projesi] atıkların birer kaynak olarak değerlendirilmesine olan uğraşı ve halkın çevreye ilişkin bilinç düzeyini artırır.”
Bakanlık bunu “döngüsel ekonomi” çerçevesinde, sadece atık yönetimine değil tekrar kullanım, geri dönüşüm ve sorumlu imalat üzerine de odaklanmış bir sistem haile getirmeyi istediğini söyledi.
“Bu sistem yaklaşık 30.000 kurumsal binada başlatıldı. Başta kamu kurumları, belediyeler, üniversiteler, okullar ve hastanelerde olmak üzere 2.500.000 kişiye eğitim verildi.”
Türkiye, son yıllarda atık arıtma altyapısını geliştirdi. Geri dönüşüm tesislerinin sayısını iki katına çıkardı ve bu süreçte istihdam yarattı.
OECD’ye göre Türkiye, çevre politikalarını Avrupa Standartlarına uygun düzeye getirebilmek için doğru hamleler yapıyor. Fakat bu hamleleri düzgünce uygulama konusunda sorun yaşıyor.
OECD, kentsel atıkların %90’ının hâlâ çöp sahalarına gönderildiğini ve sadece küçük bir miktarın geri dönüştürüldüğünü söyledi.
Greenpeace Akdeniz Avukatı ve Program Direktörü Deniz Bayram, “Bu ciddi sorun atığın ayrıştırıldığı kaynakta başlıyor. Türkiye’nin atık yönetimi sistemleri son derece yetersiz.” dedi.
Bayram sıfır atık projesi kapsamında atılan son adımları memnuniyetle karşıladı fakat Al Jazeera’ya “bu siyasi niyeti teyit etmek için harekete geçilmesi gerektiğini” iletti.
Türkiye Çevre Mühendisleri Odası temsilcisi Sedat Durel, sıfır atık inisiyatifinin özel sektör için sert bir politikadan çok bir rehber olduğunu söyledi.
Durel Al Jazeera’ya, “ Şu ana kadar ne yapıldığı hakkında elimizde bir rapor yok,” dedi. “Şu anki durum gösteriyor ki atık üretimi ve geri dönüşüm sistemlerimizde büyük bir değişim yapılmamış.”
Durel, sorunlardan birinin etkili politikaları bilgilendirmek için gereken bilgilerin yetersizliği olduğunu söyledi.
“İstanbul’da en son atığın nitelikleri 2009 yılında kaydedildi. Bu yüzden bilimsel olarak yeterince iş yapıyor muyuz söylemek mümkün değil. Atığın plastik mi, cam mı yoksa organik mi olduğunu bilmiyoruz. Hükümet bir planı olduğunu söylüyor ama neyle karşı karşıya olduğunu bilmeden nasıl bir planın olabilir?”
Çevreciler ayrıca hükümet verilerine erişimin ve doğruluğunu teyit etmenin ne kadar zor olduğundan bahsediyor.
Bayram, “En büyük sorun bilginin erişebilirliği,” dedi. “Geri dönüşüm kayıtları tam olarak halka açık değil ve güvenilir kaynaklar tarafından da doğrulanmamış. Çevre Bakanlığına bilgilere erişebilmek için başvurduğumuzda bize ne geri dönüşüm ne de atık yönetimi hakkında çok fazla bilgi verildi.”
İşler nasıl karıştı?
Yıllarca Dünya’nın atık plastiğinin büyük bölümü Çin limanlarına taşındı. Ta ki Pekin 2018’in başlarında tüm Dünya’da dalgalanan bir karar ile plastik ithalatını yasaklayana kadar.
Çin diğer ülkelerden gelen plastik atığı reddetmeye başlayınca Türkiye bu görevi üstlenen ülkeler arasına girdi.
Yasaktan önce, Türkiye ayda 10.000 tondan az plastik ithal ediyordu. Çin plastiğe sırtını döndükten sonra, Türkiye’nin ithalatı ayda 33.000 tona fırladı. Yılın ortalarına doğru ise azalarak 20.000 tonda sabitlendi.
Gündoğdu, “Plastik atık ithalatı hiçbir koşulda kabul edilemez. Kendi atığıyla bile başa çıkamayan bir ülke için anlamsızdır,” sözlerinde bulundu.
“Plastik atıkların ekonomik değeri olmamalıdır. Gelişen veya az gelişmiş ülkeler gelişmiş ülkelerin çöplükleri değildir.”
Kaynak: https://www.aljazeera.com/ajimpact/turkey-awash-plastic-waste-coronavirus-worse-200422003922227.html
[zombify_post]