Biliyoruz ki bir kişi doğuştan ayrıcalıklı olabilir – ya da tam tersi. Peki ya hayvanlar? Doğdukları ülkeye göre ikiye ayrılabiliyorlar: ya oyuncaklarla lüks bir hayat sürüyorlar ya da birinin yemek tabağında buluyorlar kendilerini. Araştırma şirketi The Swiftest 67 ülkeyi belirlediği hayvan hakları endeksine göre sıraladı. Türkiye ise 44.sırada yer alıyor.
Araştırmacı ve sigorta karşılaştırma sitesi olan The Swiftest’in ortak kurucusu olan Matthew Nash, hayvan haklarında en iyi ve en kötü 67 ülke ile ilgili bir ankette hayvan haklarını araştırdı. “Her zaman hayvan hakları ile ilgiliydim” diyor Nash. “Hayvanların hissedebilir canlılar olduğuna inanıyorum. Ömrü boyunca evcil hayvanlarla yaşamış biri olarak, her evcil hayvan sahibinin anlayabileceği gibi hayvanlarla çok derin bağlar kurdum. Bu, uluslararası hayvan hakları yasalarına olan ilgim ve merakımla birleştiğinde, beni bu derinlemesine araştırmayı küresel ölçekte yürütmek isteme noktasına getirdi.”
Aynı zamanda Nash, kedi ve köpek gibi evcil hayvanların da ötesinde, çiftlik hayvanlarını ve vahşi hayatı da içeren daha geniş bir hayvan yelpazesine bakmayı istiyor. Hayvan hakları endeksini oluşturmak için incelediği dokuz faktör bunu yansıtıyor. Hayvanların bilinçli canlılar olarak tanınmasına, hayvanların acı çekmesinin tanınmasına, hayvan zulmüne karşı yasalara ve ulusal kürk çiftçiliği yasağına tam ağırlık verilmiş. Hayvan refahı, kişi başına et tüketimi, korunan alanların yüzdesi, ekili alan hektarı başına pestisit kullanımı ve çevresel performans endeksi skoru da evrensel beyannamesini destekleyen yarım ağırlık faktörlerindenmiş.
Kazananlar
Görünen o ki Lüksemburg, hayvan formunda doğulabilecek en iyi yermiş. Belçika, Fransa ve Almanya’ya sınırı olan bu küçük kuzeybatı Avrupa ülkesi, the Swiftest hayvan hakları endeksinde 519.68 puan aldı. Bocaladığı tek yer et tüketiminde çok fazla jambon ve kan sosisiymiş.
İngiltere, Avusturya, Çek ve Belçika ilk beşi tamamladı. Hepsi endeksteki tam ağırlıklı faktörleri karşılamış. Ama bazılarının ortalama üzerinde et tüketimi, korunan alan olarak sınıflandırılan daha az arazisi ve/veya ekim alanı hektarı başına daha yüksek pestisit kullanım yüzdesi varmış. İlginç bir şekilde, 18. sırada gelen Yeni Zelanda dışındaki Avrupa ülkeleri en iyi 25 sıranın hepsini elinde tuttu.
Nash, hayvanların durumunu düzeltebilme konusunda iyimser bakıyor. “Yaklaşık son 20 yılda, hayvanların önemsiz eşyalar yerine acı çekebilir canlılar olduğunu kabul eden ülke sayısı arttı. Birçok ülke hayvan refahı yasaları çıkardı. Küresel ilerleyiş için hala çok yolumuz var ancak doğru yolda yavaşça ilerliyoruz.”
Kaybedenler
12.46 puanla açıkça kaybeden Çin oldu. Kolaylık olsun diye derisi yüzülmüş canlı kurbağalar satan marketleriyle Çin’deki birçok vatandaşın hayvanlara farklı yaklaşımı olduğu açık. Ayrıca Çin, çalışmadaki tam ağırlık faktörlerinden yoksunmuş. Aldığı birkaç puan ise kişi başına düşen et tüketiminin az olmasından kaynaklıymış.
Diğer kaybedenler ise: 45.24 puanla Vietnam, 71.4 puanla İran, 73.07 puanla Azerbaycan ve 105.65 puanla Belarus. En azından Belarus’un kürk yasağı var. Nash, bazı ülkelerdeki hayvanları koruma yoksunluğuna şok olduğunu söylüyor. “Çalışmamda en alttaki on ülke hayvan haklarıyla ilgili asgari yasalara sahipken, bazılarında sıfır yasa vardı.”
Peki ya Türkiye?
301.58 puanla 44. sırada bulunan Türkiye, Avusturalya ve Tayland’ı takip ederek endeksin alt yarısında duruyor. Hayvanların bilinçli canlılar olarak tanımlanması noktasında yarım puan alırken, hayvanların acı çekmesinin kabulü ve hayvan zulmüne karşı yasa bulundurması kıstasında tam puan alıyor.

Türkiye’de yayınlanan tabloda gösterildiği üzere, ülke çapında kürk yasağı yok. Ayrıca Evrensel Hayvan Refahı Bildirgesi‘ni de desteklediğine dair bir gösterge bulunmuyor.
Hayvan refahı başlığı altında ise, kişi başına düşen et tüketimi ve çevresel performans endeksi skorunda çoğu Avrupa ülkesinin ise gerisine düşüyor.
Kaynak: INHABITAT