2010-2013 yılları arasında Danimarka’da ekrana gelen politik-kurgu türündeki Borgen dizisi iki aydır Netflix Türkiye’de de meraklısının ilgisini cezbediyor. Politik yelpazenin merkezinde yer alan Birgitte Nyborg’un iktidara sürpriz bir şekilde geliş sürecini ve siyasi mücadelesini konu alan siyasi bir kurgudan söz ederken dizi senaryosunun ülke siyasetinden esinlendiği ve dizideki politik figürlerin de büyük ölçüde Danimarkalı siyasetçileri temsil ettiğini söylemekte yarar var. Her bölümde farklı bir sosyal olay ya da konunun işlendiği dizide Birgitte Nyborg’un hayvan hakları karnesini sizler için derledim. Kaynak: Netflix (Ekran Görüntüsü)İlk bölümlerde, koalisyon görüşmeleri sürerken İşçi Partisi liderinin masadaki meyvelere gözlerini dikerek “Vegan mı oldunuz yoksa? Artık toplantılarda hamur işi yiyemeyecek miyiz?” diyerek espri yapması masa etrafındaki herkesi soğuk soğuk güldürürken, bu satırların yazarının kafasında ilk soru işaretlerini de oluşturmuştu. Acaba hükümeti kurmakla görevlendirilmiş Nyborg vejetaryen ya da benim gibi vegan mıydı? Nyborg’un ve genel başkanlığını yaptığı Ilımlılar Partisi’nin sadece politik doğrucu, naif ve romantik bulunduğu için bu türden “alaylara” maruz kaldığını ise dizinin ilerleyen bölümlerinde fark edecektim.
Kaynak: Netflix (Ekran Görüntüsü)
Üçüncü sezonun başında Honkong’ta bir iş toplantısında boy gösteren Nyborg’un daha sonra Honkong’un kalabalık sokaklarında İngiliz mimar sevgilisi Welsh ile dolaştığını görüyoruz. Bu gezintinin ardından çift, yerel lezzetlerle donatılmış masanın başında iştahla yemeklerini yemektedir. Öyle ki Birgitte bir yemeği çok beğenir ve ne olduğunu sorar. Yanıtı aldıktan sonra ise biraz önce afiyetle yediği şeyi tiksintiyle çıkarmaya çalıştığını görürüz ekranda. Yemeğin içerisinde yılan olduğunu söylemiştir sevgilisi.
İkinci olarak, Birgitte yurda dönüşünün ardından yeni parti kurma hazırlıkları içerisindeyken büyük bir risk alıp sevgilisi Welsh ile Kopenhag’ta lüks bir restoranda, medyanın gözünden uzakta yemeğe çıkmıştır. Ta ki Welsh’in yediği domuz pirzolasından zehirlenip, Brigitte’in üstüne kusmasına kadar… Kaderin cilvesi budur ya birisi o anları telefonuyla görüntüleyip medyaya servis etmiştir. Bu durum siyaseten Brigitte’e karşı kullanılacaktır. Skandalı muhalif gazete Ekspres “Brigitte midemi bulandırıyorsun” manşetiyle okuyucularına duyurur.
Kaynak: Netflix (Ekran Görüntüsü)
Welsh’in rahatsızlığı bu noktada oldukça endişe vericidir; zira kendisinin antibiyotik alerjisi vardır ve tükettiği etten geçen antibiyotik kalıntıları kendisini hasta etmiştir. Zehirlenme olayının gerçekleştiği günlerde iktidardaki sağcı Liberal Parti’nin Danimarka’daki çiftlik kontrollerini yarı yarıya düşürmeyi tartıştığı siyasi bir ortam olması ise Nyborg ve yeni partisine aradığı çıkış fırsatını verecektir.
Domuzlarda antibiyotiğe rastlanması ve endüstriyel hayvancılığın ehlileştirilmesi konusu artık Birgitte’in siyasi geleceği ve medyada görünülürlüğünü arttırabilmesi için kullanacağı büyük bir silahtır. Denetimleri azaltmayı tasarlayan meclis çoğunluğuna karşı saldırıya geçmeden önce, konu hakkında bilgilenmek için, medya danışmanı Katrine Fonsmark’ın domuz yetiştiricisi olan kardeşi Asperg’in çiftliğini ziyaret eder ve aralarında şu diyaloglar geçer:
Asperg: Muhtemelen Kopenhag gibi kokmuyordur. (Ahıra girerler) Ama domuzları yetiştirdiğimiz yer burası.
Brigitte: (Kafeslerde annelerini emen yavru domuzlara bakar) Ne zaman dışarı çıkacaklar?
Asperg: Dışarı mı? Dışarı çıkmıyorlar.
Brigitte: Eskiden çıkıyorlar mıydı?
Asper: Yıllar önce. Artık değil. Mezbahaya giderken biraz temiz hava alıyorlar.
Kaynak: Netflix (Ekran Görüntüsü)Birgitte işin iletişim tarafıyla ilgilenirken, yeni kurulan, çiçeği burnundaki Yeni Demokratlar meclis genel kurulunda konuşma yapması için vejetaryen milletvekilleri Jon Berthelsen’i çıkarmış ve Berthelsen konuşmasında domuz yetiştiricisi aşırı sağ parti milletvekili Saltum’u hedef alıyordu:
Son 50 yılda, ahırlarda yaşayan, çamurda yuvarlanan ve doğasına uygun yaşayan domuzları alıp büyük endüstriyel tesislere koyduk. Hiç gün ışığı görmüyorlar. Cehennem gibi bir hayat yaşıyorlar. Onların cansız makineler olmadığını, etten kemikten canlılar olduğunu bilen Svend Age Saltum gibi bir domuz yetiştiricisinin bile bu tür uygulamaları onaylıyor olması nahoş olmasının yanında aynı zamanda kepazelik.
Meclis’te ve kamuoyunda imajı zarar görse de her besici gibi Saltum da kendisini savunup domuzlardan yalnızca birer meta gibi bahseder. Nyborg ile çıktığı tartışma programında domuz yetiştiriciliğinin Danimarka için ekonomik öneminden söz edip milyarlarca kronluk bir ihracat kaleminden vazgeçilemeyeceğinin altını çizer. Cevap olarak Nyborg ise refahçı bir anlayışla daha kaliteli etler üretilmesi gerektiğini bunun da ancak hayvanların hayat kalitesinin yükseltilmesinden geçtiğini söyler.
Sonuç olarak, Nyborg’un zaten vejetaryen bile olmadığı, yılanı yemekten imtina ettiği ama domuz yemeğe bayıldığı, yani açıkça türcü davranışlarda bulunduğu ve birçok kez hayvan bedeni tükettiği, diziyi izleyen veganların dikkatinden kaçmayacaktır. O sahneleri izlerken asıl düşündüğümse Nyborg’un vegan olup olmamasından çok hayvan hakları savunucusu bir siyasetçinin manevra imkânının ne olabileceğiydi. Hayvanların ömürleri boyunca güneş bile görmemeleri, üst üste kafeslerde yaşam mücadelesi vermeleri, hastalanmamaları ya da çabuk büyümeleri için sürekli antibiyotiklere maruz bırakılmaları karşısında Birgitte her zaman olduğu gibi pragmatik ve ılımlı davranmış ve birtakım iyileştirici düzenlemeye razı olmuştur.
Yine de gazetelerin yazdığı “parti olarak kazandılar ama domuzlar kaybetti” ifadesini haklı çıkarırcasına bölüm sonunda siyasi olarak kazansa da vicdanen rahatsız olduğu gözlenmektedir. Birgitte’in dizide savunduğu domuzlar için bağımsız bir denetim komisyonu kurulması fikrinin gerçekte Danimarka domuzları için ne kadar etkili olduğunu ise bir sonraki yazıda Heinrich Böll Vakfının yayımladığı “Et Atlası” adlı raporundan örneklerle size açıklamaya çalışacağım.
Emre YAVUZ
[zombify_post]