Din ve Veganlık

Haydi gelin şu “Din & Veganlık” çelişkisine bir dalalım. Veganların en çok korktuğu sorulardan birisi din ile veganlık ilişkisi hakkında gelecek sorular. Herkes kadar benim de korktuğum sorulardan birisiydi. Peki neden bu kadar korkuyorum dediğimde karşıma şunlar çıktı:

  1. Dinler dogmatik ve tartışmalı/yoruma çok açık konulardır. Bu beni bataklık gibi içine çekerek cevapsız bir noktaya çok rahat götürebilir.
  2. Karşımdaki insana din güzellemesi veya islamofobik bir tavır göstermekten tedirgin olmak. Çünkü karşımdakine aslında veganlık anlatacakken sürekli din konuşurken kendimi bulmak.
  3. Haddim olmadığını düşünmek. İnanmadığım ve yanlış bulduğum bir alanda ahkam kesmek. Şu ayet böyledir bu ayet böyledir derken aksi olan binlerce ayet/hadis olduğu gerçeğini bilmek.

Veganlık anlatırken tutarlı ve yeterli bilgi vermek oldukça önemlidir. Ancak dini referanslarla hak temelli bir anlatımı hayata geçirmenin yanlış olduğunu düşünüyorum. Çünkü veganlık anlatırken karşımdaki insanı manipüle etmek değil ikna etme isteği içerisinde oluyorum. “Nasıl olursa olsun. Yeter ki vegan olsun” anlayışı bana yetersiz geliyor. Vegan olmasını istediğim kişiye çocuk istismarından, kadına yönelik şiddete kadar pek çok şeye onay veren, hayvanların hangilerinin yenilecek hangilerinin pis olduğunu anlatan kitapların pozitif yanlarını anlatmak etik bakımdan bana doğru gelmiyor. Ama bunu dile getirmek hepimiz için kolay olmuyor. Çünkü veganlar arasında “vegan olsun da” fikri çok yaygınlaşmış durumda. İnsanların vegan olmasını istiyoruz. Zaten olsunlar da ancak hak temelli anlatımı odaklarına almalarını sağlayarak vegan olmaları önemli. Ama bunun kolay olmadığı su götürmez bir gerçektir. Kimse bana vegan bir dünya kurmanın kolay olduğunu zaten söylemedi. Vegan olmak pratik olarak kolay bir şey. Ve aslında en kolay kısmı tüketim alışkanlıklarını “vegan olma” yönünde değiştirmek. Zor olan kısmı ise veganlığın dünyayı değiştirebilecek potansiyel bir politik fikir olduğunu anlatmaya çalışmak. Kişilerin sınırları net olan dini görüşlerinde reform yapma çabası onları politikleştirmek olmuyor. İnançlardan çok burada dini görüşlerden, kitaplardan bahsettiğimi söylemek isterim. Yani köklü bir geleneğe sahip kurumsallaşmış, tek tanrılı dinlerden bahsediyorum. Türkiye’de yıllardır görüyoruz ki din halkın afyonu olmanın da ötesine geçmiş durumdadır. Din faşist AKP rejiminin sopası halinde kullanılıyor. Tüm bunların bir nedeni var: dinin tartışılmaz olması. Biz dini referanslarla hayvan hakları anlattığımızda tartışılmaz bir alanı tartışmaya açıyoruz. Üstelik inanmadığımız dinler üzerinden. Kendini inançlı ve vegan olarak tanımlayan kişiler bu konuda yazı yazabilir. Bunu referans gösterebilir. Bunun yollarını bırakalım da onlar arasınlar. Karşımızdaki insana veganlık anlatırken din konusundan korkmamızın yukarıdaki üç nedeninin de temelinde hak temelli yaklaşıma yeterince güvenmemek olduğunu düşünüyorum. Hatta asıl mizantropik tavrın bu olduğuna inanıyorum. İnsanlar dinlere inanıyorsa hak temelli anlatmak yetersiz kalacaktır. Dini çelişkilerini çözmeliyiz diye düşünmekten vazgeçelim. Yıllardır çözülemeyen dini çelişkileri de biz mi düşüneceğiz? Dindar kişilerin dini referans göstermeden de hayvan haklarını anlamaları mümkündür. İnsanlara biraz inanmak anlatımımıza olan güvenimizi arttıracaktır.

Herşeyi bir kenara bırakırsak; hani din insanların kendi vicdanları ile ilgiliydi? Vicdan dediğimiz, merhamet dediğimiz kavramlar toplumsal kullanımları ile beraber dönüşmüş ve “acımak” anlamına bürünmüştür. Hak temelli bir yaklaşımda dinin öne sürdüğü vicdan, merhamet kavramları gibi kişinin tercihine bırakılan bir durum yoktur. Hayvan kullanımı yanlıştır ve olamaz.

Veganlık dediğimizde hayvanların akla gelmesini sağlamak istiyorsak artık odağa tam manasıyla hayvanları oturtmalıyız. Ekoloji, sağlık, din konularında anlatım yaparken dikkat etmeliyiz. “Ekolojik olmak için vegan ol, sağlıklı olmak için vegan ol, din ile veganlık uyumludur” gibi manipülatif savların yetersiz ve tehlikeli olduğunu düşünüyorum. Tüm dünya vegan olsa ekolojik mi olacak herşey ve herkes? Yine büyük tarım alanlarına bitkisel ürünler ektiğinde dünyanın bir kısmı aç kaldığında o dünya vegan bir dünya mı olacak? Hergün patates ve makarna yiyip vegan olan bir insan sağlıksız olmayacak mı? Veya sağlıklı olmak zorunda mı? Dinlerle hayvan haklarının uyumlu olduğunu anlattığımızda uyumsuz onlarca yanı ortadan mı kalkacak? Üstelik türcülüğü ortadan kaldırmaya çalışırken insan ve insan dışı tüm hayvanların eşitliğini savunurken köleliği onayan dinler nasıl referans gösterilecek?Burada hayvan özgürlüğünü temel alan bir veganlık tanımına ihtiyaç var. Veganlığı ısrarla bir “tüketmeme” olayı olarak anlatmaya devam ettikçe gerçek politik bir özne ve dünyayı değiştiren bir güç olmaktan uzak olacağız. Tüketim alışkanlıklarını değiştirmenin dünyayı değiştirmekte sınırlı bir etkisi var. Çok ünlü bir sözde dediği gibi “kapitalizm kesemediği ağacın gölgesini satar!” Veganlık bir yaşam tarzının ötesine geçmeli ve hayvan hakları ile anılmalıdır. Bunun için tüm baskı araçlarını yıkmak zorunluluktur. “Vegan” sertifikası ve “helal” sertifikası arasında nasıl bir fark vardır? Bu fark şirketler gözünde hiçtir. İnsanlar inançlarından vazgeçtikleri için dünyayı değiştirmemişlerdir. Kiliseler, din insanları da zaman zaman devrimlere destek vermiştir. Dünyayı değiştirmişlerdir çünkü dünyanın değişebileceğini görmüşlerdir. Bizler dünyanın değişebileceğini gösterelim. Zaten bunu gösterdiğimiz anda saflar sıklaşacaktır. Veganlık tanımını hayvan özgürlüğü temeli olarak anlatıp ayrımcılık karşıtlığı ile bütünleşik bir hale getirebilirsek dört başı mahmur bir politikaya dönüşme ihtimali doğacaktır. Bu ise değişimin anahtarıdır.

İlgili Makaleler

Yanıtlar