Ruhum’a Seslendim

Birinci gece ruhuma seslendim;
Neredesin güzel ruhum? Geçmişim ve geleceğimin bilgileri arasında sıkıştım kaldım. Geçmişlerim bana yüce bilgiye ulaşmam için kurban vermemi söylüyor, içinde yaşadıklarım ise bu kaosta sürüklenmemi. Nereden başlamam gerektiğini bilemiyorum. Sanki gözlerimin biri kör, kulaklarımın biri sağır… Sanki vücudum, beynim, kalbim ikiye bölündü ve bir savaş başlattı. Suyun dibini göremez oldum. O kadar sarsıldım ki… Doğruyu yanlışı ayırt edemez oldum.
İkinci gece ruhuma seslendim;
Yeter artık son bulsun bu içimdeki fırtına. Gözümün biri kör ise diğerini de kör et, kulağımın biri sağır ise diğerini de sağır et. Bu çok acımasız ve can yakan bir süreç. Neredesin merhametli ruhum? Bana anlamı göster, yaşamı göster, şefkati göster. Bu eller ne zaman bu kadar kana bulandı? Bu vücut ne zaman bir ölünün bedenine ulaştı? Ne zaman bu kadar karanlıklaştı ve sıradanlaştı her şey? Bana zamanımı geri ver.
Üçüncü gece ruhuma seslendim;
O kadar çok ses var ki kulağımda. Acımasızca direnen insanların sesinden, ölmek istemeyen bir annenin haykırışına kadar. O kadar kırmızı ki her şey ne zaman başka renkleri görebileceğim bilemiyorum. Gökkuşağı sanki o okyanusun diğer tarafında. Mutluluk bambaşka bir diyarda. Kahkaha sesleri de var elbet ama karanlıktan gelen vahşet dolu ve yine o kırmızı. Kaç kırmızı kan rengi olabilir ki diye düşünüyorum. Düşündükçe kokuları sarıyor bedenimi. Boğuluyorum. Neredesin umut dolu ruhum?
Dördüncü gece ruhuma seslendim;
Zaman ne ileriye ne de geriye gidiyor. An’da kalmanın bilincine ulaştım. An o kadar zayıflatıyor ki beni, ne yolumu ne yönümü tespit edebiliyorum. Diğerlerini düşünmekten kendimi alamıyorum. Kısır döngünün en somut halinin içindeyim sanki. Yeşili özledim ve sarıyı ve diğer renkleri. Ama sadece kırmızı var ve yine o koku… Ölümün güzeli olabilir mi ki? Neredesin bilge ruhum? Öğretilere ve kitaplara sıkışıp kaldım.
BeÅŸinci gece ruhuma seslendim;
Kaç kişi hissedebilir benim hissettiklerimi ve kaç kişi ölümü onlar kadar görebilir. Ne çocuğumdan ayrı düştüm, ne arkadaşlarımın gözleri önünde öldürüldüm. Ne kadar anlatabilirim ki bu vahşeti? İmgeler yardımıma koşar mı? Neredesin benim konuşan ruhum?
Ve altıncı gece ruhuma seslendim;
Susmak, yazmak, konuşmak, haykırmak, görmek, koklamak, tatmak, hissetmek, düşünmek… Ve işte seni buldum sonunda. Bütün evreni kendi içimde taşıyorum, ruhumda… Ve yeniden şekillendiriyorum. Bütün renkler ruhumda ve bütün gülümsemelerle birlikte bambaşka bir dünya yaratıyorum.
Yanıtlar