Bitkiler de canlı, demiştin. Onlar da hisseder, nefes alır nefes verir. Bahsettiğim öyle bir şey değil, dedim. Yan odanda bir kadının çığlığı var susabilir misin, şahane kırmızı çekirdekli kahvenden bir yudum daha alabilir misin, gözünün önünde bir çocuğun ayakları kesiliyor, tecavüze uğruyor tepkisiz kalabilir misin?
Her şeyi çok abartıyorsun, veganlık popüler kültürün ta kendisi sende kapılıyorsun. Kendine acı çektiriyorsun, boşuna yoruluyorsun, hangi düzeni değiştirebileceğini sanıyorsun? Hem kaç kişiniz ki şu koca dünyada, bir avuç insan. Sen hayvanların yardımına koştun diye onlar da senin yardımına koşar mı? İşkembe çorbası yerine mercimeği seçtin diye sana küser mi?
Nereden başlamam gerektiğini bilemedim. Orta yaşlarda insanlardık. Empati yapmak, yaşam hakkına saygı duymak, türcülük, türcü olmadan yaşamak ve daha bir sürü şey vardı aklımda. Derin bir nefes aldım ve aklıma ilk gelen şeyi söyledim. Sömürü… Ve sordum sana; 30 senelik yaşantını 3 seneye sığdırmak zorunda kalsan, bir de sürekli çiftleştirilmeye maruz bırakılsan, istemediğinde sana tecavüz etseler. Devamlı bu şiddete maruz kaldığın için vücudunda bakteriler ürese, hastalansan ve hasta arkadaşlarının ölüm kamplarına gidişini görsen. Çocuğundan ayrı düşsen, beslenemesen ve besleyemesen. Panolarda mutlu yüzünü gösterseler ve deseler ki sömürüye katkıda bulunmak, şiddeti desteklemek için bizim ürünlerimizden alın biz de gizli gizli bu şiddeti yaşatmaya ve size mutluymuş gibi göstermeye devam edelim. Sustun. Söylediklerim 1 saniyeliğine de olsa gözlerinin önünden geçti. Eminim bu sadece bir kurgu, dedin içinden, gerçek olamaz. Tüylerinin ürperişini gördüm. Gözlerinin bir anlık da olsa korkudan donduğunu.
Sana başka bir hikaye anlatayım, dedim. Bir gün arkadaşlarında oturuyorsunuz şu meşhur kahvecide. Karton bardak elini yakmasın diye önlemini almışlar bile. Derken 5- 6 kişilik bir grup geliyor ve alıyor seni. Buz gibi bir koridora sokuyorlar. İçeriden arkadaşlarının sesini duyuyorsun hatta belki sevdiğinin. Ölmek istemiyorum diye haykırıyor ve kurtarın beni. Son gücünü topluyor ve direniyorsun. Ne yazık ki şok cihazları var. Onları da atlatsan senin için özel bilenmiş bıçakları. Bir anda baş aşağı oluyorsun. Mecazen değil, gerçekten. Korkuyorsun. Her şeyden ve herkesten. Neden diye düşünüyorsun? Neden bu zulmü yaşamak zorundayım? Başka bir seçenek gerçekten yok mu? Yaşamak herkesin hakkı değil mi? Nasıl bu kadar bencil olabilirler ki? Bu ikiyüzlülük neden?
Sözlerim bitince bir derin nefes daha aldım ve verdim. Sense sustun artık aklında ne mercimek ne de kırmızı çekirdekli kahven vardı. Sadece sömürü ve şiddet. Gözünü yavaşça kapattın ve yepyeni bir dünyaya açtın.
[zombify_post]