Feministler vegan olmalı diyorum çünkü; iki düşüncede de şiddet ve tahakküm karşıtlığı vardır.
Feminizm ve veganizm ilişkisini anlamak istiyorsanız, çıkış noktalarına bakmanız yeterli olacaktır. Feminizm, baskı ve tahakkümü reddeden bir hak arayışıdır, ideolojidir. Veganizm ise hayvanların tıpkı diğer hissedebilir canlılar gibi, acı çekmemekte çıkarının olduğunu, hayvanların birer meta değil kişi olduğunu savunan ve hayvanlar üzerindeki baskıyı, şiddeti, sömürüyü ve tahakkümü reddeden bir yaşam hakkı mücadelesidir.
Hayvanların tıpkı insanlar gibi bilinç sahibi olduğu, dolayısıyla acı çekmemekte çıkarlarının olduğu, hissettikleri Cambridge Bilinç Deklarasyonu ile açıklandı. Bu bilimsel bir gerçektir.
Dişi hayvanlar üreme organları üzerinden tahakküm kurularak sömürülüyor. Tüm hayvanlar sömürülüyor, dişi hayvanlar dişilikleri üzerinden iki kat daha çok sömürülüyorlar. Dişi tavuklar dar kafeslerde hareketsiz halde tutulur, yumurtaları çalınır, yumurtadan kesilince de öldürülür. Bunu şiddet olarak görmeniz için daha nasıl şeyler olmalı? Bunu şiddet olarak görmemeniz sizce de çelişki değil mi? Arıcılık sektöründe de aynı sömürü mekanizması işler haldedir. Suni tohumlama yöntemi ile kraliçe arı oluşturulup bir kovana atanır, bir kaç yıl sonra kraliçe arı öldürülür yerine başka bir kraliçe arı atanır, bu sömürü döngüsü sürekli olarak devam eder. Tecavüze karşı mücadele eden feministler, “tecavüz askısı”na ne diyor? Bugün en küçük çiftliklerde bile bu korkunç uygulama vardır. Dişi ineklere, maymunlara, domuzlara daha fazla doğursunlar ve testte kullanılabilsinler diye hayvanlara şiddet uygulanan bir mekanizma. Bu son derece dehşet verici bir şeydir. Hayvanın vücudunu ele geçirip, kollarını rektumun yanına sabitleyip tohumlama yapılır. Bu utanılması gereken bir sömürüdür. Süt için anneyi bebeğinden ayıran bu türcü ve karnist sömürüden bütün insanlar özellikle tahakküm ve şiddetle mücadele edip, hak savunuculuğu iddaasında bulunanlar utanmalı!
Feminizm ve Veganizm doğrudan ilişkilidir. Bu ilişkinin ortaklaştığı yer türler ve cinsiyetler arası ayrımcılığı, tahakkümü, şiddeti ve baskıyı reddetmesidir. Feministim diyen bir birey direkt olarak vegan olmalıdır çünkü cinsiyet ayrımcılığına, tahakküme, şiddete ve baskıya karşı olan kişi türcülüğe de karşı olmalı. Haklı olarak ataerkinin kadın bedeni üzerinde tahakküm kurduğunu söyleyen feministler, kendilerinin de hayvanlar üzerinde tahakküm kurduklarınun farkındalar mı? Tahakküm ile mücadele edip, bir başka canlı üzerinde tahakküm kurmak çelişkidir ve türcülüktür. Her platformda ataerkiye, tahakküme ve patriyarkaya haykırıp, sonrasında eve gidip buzağının annesinden içemediği sütü içmek de çelişkidir. Kadın üzerindeki şiddetin, tahakkümün, baskının benzeri bugün mezbahalarda, sirklerde, yunus parklarında, hayvanat bahçelerinde, kürk çiftliklerinde, deney merkezlerinde her saniye yaşanıyor. Bu gerçekten kaçmak, gerçeği örtmez sadece gerçekle yüzleşmeyi erteler. Feministler artık bu gerçeklerle yüzleşmeli. Feministlerin her konuda aradıkları rıza, hayvanlara gelince neden çalışmıyor? Şiddetsiz, tahakkümsüz ve sömürüsüz bir dünya tahayyül etmek hissedebilir her canlıya eşit ve adil davranmayı gerektirir. Böyle bir dünya sadece feminizmi savunarak değil aynı zamanda vegan olup hayvanların da yaşam hakkını savunmakla mümkün olabilir. Hayvanlar yemek değil, birer kişidir. Yaşam hakkı her hissedebilir canlının en doğal hakkıdır.
“Feministler vegan olmalı” dediğim için rahatsız olan arkadaşlar var. Rahatsızlık verdiğim için özür dilemeyeceğim, aksine daha da gür sesle hayvanların yaşam hakkını savunacağım. Hak mücadelesinde bulunduğunu iddaa eden herkes vegan olmalı çünkü yaşam hakkına saygı duymak adaletin ve eşitliğin gereğidir. Sömürüye, tahakküme, şiddete karşıtlık iddaa ediyorsanız vegan olun. Çelişkiden kurtulun. Hayvan özgürlüğünü savunmadan, özgür bir dünya tahayyül etmeniz sadece bir çelişkiden ve tutarsızlıktan ibarettir.
[zombify_post]