Küresel ısınma ve hayvan endüstrisi arasında nasıl bir ilişki var? Siz et yedikçe, süt içtikçe neler oluyor, küresel ısınmaya nasıl bir katkı verdiğinizi bilmek ister misiniz?
Ete dayalı beslenme ile artan dünya nüfusu ve daha fazla hayvan yetiştiriciliği ve öldürülmesi daha fazla metan gazı, daha fazla temiz su kullanımı, daha fazla ormansızlaştırma demek. Peki tüm bunlar ne demek?
İnekler mideleri dört bölmeden oluşan, geviş getiren canlılardır. Selülozu sindirebilen sindirim sistemlerinde mutualist yaşayan bakteriler, bu özel sindirim işlemi sonucunda metan gazı üretirler. Üretilen bu metan gazı, üretildiği yerde durmaz ve osurmak eylemiyle atmosfere karışır.
İnsanlar tarafından atmosfere salınan gazların sera etkisi yaratması sonucunda küresel ısınma ortaya çıkmaktadır. Hayvancılık sektörü antropojenik metan emisyonların %25-40’ını oluşturmaktadır. Bu değer enterik fermantasyon sürecinde geviş getiren hayvanların selülozu parçalaması sonucu ortaya çıkmaktadır. Küresel ısınma olayına baktığımızda karşımıza “sera gazları” kavramı çıkar.
Sera gazı nedir? Sera gazlarının dünyamıza ne gibi etkileri var?
Sera gazları, sera etkisini destekleyen, atmosferde bulunan ve en çok ısı tutma özelliğine sahip olan bileşiklerdir. Dünya atmosferi çeşitli gazlardan oluşur. Ayrıca küçük miktarlarda bazı asal gazlar bulunmaktadır. Güneşten gelen ışınlar (ısı ışınları/kısa dalgalı ışınlar), atmosferi geçerek yeryüzünü ısıtır. Atmosferdeki gazlar, yeryüzündeki ısının bir kısmını tutar ve yeryüzünün ısı kaybına engel olurlar. Atmosferin, ışığı geçirme ve ısıyı tutma özelliği vardır. Atmosferin ısıyı tutma yeteneği sayesinde suların sıcaklığı dengede kalır. Böylece nehirlerin ve okyanusların donması engellenmiş olur. Bu şekilde oluşan, atmosferin ısıtma ve yalıtma etkisine "Sera etkisi" denir. Bu sera etkisi ile küresel ısınma meydana geliyor.
Dünya'da başlıca sera etkisine neden olan gazlar %36-70 Su buharı, %9-26 Karbon dioksit, %4-9 Metan ve %3-7 ile Ozon'dur. Sera gazlarının bir kısmı kendi kendine oluşurken, bir kısmı da insanlar tarafından üretilir. Doğal yollarla oluşan sera gazları su buharı, karbondioksit, metan, nitroz oksit ve ozon içerir. İnsan etkinlikleri sonucunda da bu gaz seviyelerine eklemeler olur ve bunun sonucunda da sera etkisi görülür.
Karbondioksite oranla 4 kat daha kuvvetli bir sera gazı olan metanın büyük bir kısmı sınai hayvan çiftliklerinden osuruk formunda salınır. Ve sınai hayvan çiftliklerindeki her geçen gün nüfusu artan hayvanlar için daha fazla mısır, daha fazla soya gereklidir. Dünyadaki verimli tarım alanlarının çoğu hayvan yemi olarak kullanılan mısır ve soya gibi ve dahası et verimini, süt verimini arttırmak için genetiği değiştirilmiş tahıl, mısır ve soya ekimi için kullanılıyor. Bu mısır ve soyalar bir zamanların balta girmemiş ormanlarına balta sokmuş ve balta girmiş ormalara daha fazla balta sokacak ormansızlaştırma eylemlerinin devam etmesi demektir. Ta ki kesecek ağaç kalmayana dek.
Endüstriyel hayvancılık ormansızlaştırma ile biyolojik tür çeşitliliğin azalmasına hatta yok olmasına, toprağın bozulmasına, iklim değişikliğine, hava kirliliğine, su kirliliğine ve geleceğin su savaşlarına öncülük etmektedir. Hala et yemeye, süt içmeye devam mı?
Şimdi verilere bakalım:
Ormansızlaştırma
Greenpeace’in “Slaughtering the Amazon” adlı raporu, dünyadaki yıllık ormansızlaşmanın %14’lük bir oranla en büyük sorumlusunun, Brezilya’daki Amazon ormanlarının, hayvancılık için katledilmesi olduğunu ortaya koyuyor. 2003 yılından bu yana 70.000 kilometrekare alan yakıldı. Buna diğer hayvancılık yapılan bölgelerdeki daha ufak çaplı orman yakmalar/kesimler de eklenince, rakamlar daha da büyüyor. Ormanların yakılmasıyla açılan tarım alanlarının %80’inde hayvancılıkta yem olarak kullanılmak üzere soya yetiştirildiği ve bu sektörün köle ticaretini hala sürdürdüğü “Eating up the Amazon” adlı bir başka raporda açıklanmıştı.
Yağmur ormanlarının yok edilmesi sonucunda her yıl 1.000 hayvan türünün soyu tükeniyor.
Su, Ekilebilir Alanlar ve Açlık
Dünya’da yapılan toplam tahıl ticaretinin yüzde ellisi hayvan besini ya da biyolojik yakıtlar için gerçekleştiriliyor. Bu konuyla ilgili olarak, Birleşmiş Milletler Yiyecek Elçisi, bir milyar insan açlık çekerken, 100 milyon ton tahıl ve mısırın biyo-yakıt amaçlı kullanımı için “insanlık suçu” tanımını yaptı.
Peki, her sene üretilen 756 milyon ton tahıl ve mısır ile 220 milyon ton soyanın, 1,5 milyardan fazla insana yeterince besin sağlayabilecekken, çok daha az insanın tüketimi için yetiştirilen hayvanlara yem olarak kullanılması nedir? Bu verimsiz besin politikası sonucu fakir ülkelerdeki yiyecek fiyatları artmakta ve aradaki uçurum açılmaktadır.
Milyonlarca insanın ölümcül bir açlık çektiği Afrika ülkeleri, gelişmiş ülkelerde yaşayan insanların sofralarını süsleyecek hayvanların daha da şişmanlatılması için, gelişmiş ülkelere tahıl ihraç ediyorlar. Eti için yetiştirilen hayvanlar, verilere göre Afrika’da üretilen mısır ve tahılların yüzde 70′ini tüketiyor.
“Zengin dünya et tükettikçe, fakir ülkelerin açlık sorunu asla bitmeyecek.”
40,4 dönüm arazi sadece 20 kişiye yetecek kadar sığır eti üretirken, aslında 240 kişiyi beslemeye yetecek kadar buğday üretebilir.
Sadece Amerika’da tüketilen toplam suyun yarısı, bu hayvanların yetiştirilmesine harcanıyor. Bir kilo biftek için 13 000 – 100 000 litre arasında su kullanılıyor.
1 kilo et 190 metrekare alan ve en az 105.000 litre su gerektiriyor. 1 kilo soya fasülyesi ise sadece 16 metrekare alan ve 9.000 litre su gerektiriyor. Yani 1 kilo et üretmek için kullanılan alan ve su ile, 12 kilo soya fasülyesi veya 8,5 kilo mısır üretilebilir. Ve bu seçim çiftçiye, ve dünyaya, 95.000 litrelik bir su kazancı sağlar.
Sadece su ve alan da değil, toplamda hayvancılık sonucu elde edilen etin sunduğu enerji, o etin üretiminde harcanan enerjinin yedide biri! Yani 1 kilo et elde etmek için, 7 kilo etlik bir enerji harcıyoruz! Geriye kalan 6 kilo ziyan oluyor!
Amerika’daki yıllık et tüketimi senede 935 kilo. Earth Policy Institute hesaplamalarına göre, eğer Çin’de şuanda 291 kg olan yıllık et tüketimi Amerika ile aynı noktaya yani 935 kiloya çıkarsa, 2031 yılında dünyanın üçte ikisinde sadece hayvanlara yem olmak üzere ürün ekilmesi gerekecek. Bu tüketim oranının tüm dünyaya yayılması durumunda ise, dünya yetmez hale gelecek, böyle bir durumda gerekecek hayvan yemi için 2 adet dünya gezegeni gerekecek!
Küresel Isınma
Hayvan yetiştiriciliğinin ve et üretiminin, global ısınmanın en önemli sebeplerinden olduğunu söyleyenler arasında FAO (Yiyecek ve Tarım Organizasyonu), WHO (Dünya Sağlık Örgütü) ve IPCC (İklim değişikliği üzerine hükümetler-arası panel) gibi dünyanın önde gelen çevre kuruluşları yer alıyor. Çünkü atmosfere salınan sera gazının beşte biri, hayvancılıktan kaynaklanmaktadır. Küresel ısınma enerji tüketiminden sonra 2. nedeni (Araçlarsa 3. sırada gelmekte).
Hayvan endüstrisi, Birleşmiş Milletler raporlarına göre ise sera gazı emisyonunun %18’inden sorumlu, tüm ulaşım sektöründen %40 daha fazla karbon salınımında bulunarak bugün iklim değişikliğinin 1 numaralı sorumlusu.
Et yiyen biri, vegan birinden 7 kat daha fazla sera gazı üretiyor.
Kirlilik
Sadece Amerika’daki hayvan çiftliklerinin ürettiği kirlilik (saniyede 40ton!), tüm Amerikan halkının ürettiği kirliliğin 130 katı. Sadece bir hayvan çiftliği tek başına bir şehrin dışkısını üretiyor. Ve hayvancılıkta kanalizasyon sistemi yok… Dolayısıyla çiftlikler, özellikle de balık çiftlikleri, sadece kirliliğin ve dünya toprağının ve sularının bozulmasının değil, canlı çeşitliliğinin azalmasının da en önemli etkenlerinden.
Örneğin, 60 000 tavukluk “küçük” bir fabrikanın haftada ürettiği dışkı 82 ton. Daha 1980 yılında Hollanda’da üretilen yıllık 94 milyon tonluk dışkının ancak yarısı toprak tarafından soğurulabiliyor, geri kalanı doğal su rezervlerini ve ekosistemi kirletiyordu. Bu oran şuanda hesaplamaların ötesinde bir noktadadır.
Üretilen bu hayvan dışkısının içinde amonyak, metan, hidrojen sülfat, karbon monoksit, siyanür, fosfor, nitrat, ve ağır metaller ile hastalık sebebi olan 100’den fazla mikrobik patojenler bulunuyor. Ayrıca üretilen kirlilikte sadece dışkı da yok, başkaca, ölü hayvanlar, doğum kalıntıları (plasenta vs) kusmuk, kan, idrar, antibiyotik şırıngaları, böcek zehiri şişeleri parçaları, kıl, iltihap ve vücut parçaları…
Tüm bu pislik toprağa ve sulara karışıyor, amonyak ve hidrojen sülfat gibi gazlar havaya salınıyor. Dünyadaki tatlı su kaynakları hayvancılığın ürettiği bu kirlilik yüzünden giderek daha fazla oranda yok oluyor. Bu bölgelerdeki balıklar ya tükenmiş ya da tehlikeli boyutta azalmış oranda.
Endüstriyel çiftliklerden kaynaklı toprak yapısı bozulmalarının mali yükü ise sadece Amerika’da 26 milyar dolar.
Salgın Hastalıklar
Tarihteki ilk büyük gribal salgın 1928’deki İspanyol gribidir (H5N1). Dünyanın dörtte birinin hasta olduğu bu salgında 50-100 milyon arası insan öldü. Sadece haftalar içinde. Üstelik sadece çok genç ve yaşlıları değil, 25-29 yaş arasında etkili olup yaş ortalamasını 37’ye düşürmüştü.
Nitekim grip, alerji ve astım hastalıkları oranı, genetik müdahaleye uğramış olan hayvanların yetiştirilip tüketilmesiyle paralel olarak artmış durumda.
Virolojist Robert Webster, tüm griplerin kuş orijinli olduğunu ortaya koymuştur. Kuşlar kendileri hasta olmayıp bu virüsleri taşıyorlar. Bu virüslerin insanlara da bulaşabilmeleri için gereken mutasyon (genetik değişimler) ise endüstriyel hayvancılık sayesinde oluyor. Özellikle domuzlar, hem kuş hem de insan griplerinden etkilenebiliyorlar.
İddialara göre kuşlardan aldıkları grip virüsleri insanları da etkileyebilen bir şekilde domuzlar üzerinden evrimleşip insanlara geçebiliyor. Nitekim domuz çiftliklerindeki korkunç koşulların üstesinden gelip kesim aşamasına gelebilen domuzların %30 ila %70 arası, yani ortalama yarısı, bu aşamaya geldiklerinde solunum hastası oluyorlar. Domuzlardaki yaygın üst solunum yolları enfeksiyonları, grip virüslerinin gelişmesinin en önemli zeminini oluşturuyor.
Çiftliklerin arz ettikleri bir başka tehlike, hem aşırı kirlilik hem de hayvanlara yapılan aşırı antibiyotik yüklemeleri yüzünden direnç gösteren patojenler. Mikroplar gittikçe daha güçlü hale geliyorlar.
Umarım bu yazımda küresel ısınma ve hayvan endüstrisi arasında nasıl bir ilişki olduğunu aktarabilmişimdir. Eğer bu konuda aklınıza takılan, merak ettiğiniz veya sormak istediğiniz bir şey varsa lütfen çekinmeden bana yazın.
Unutma başka bir gezegen yok. Dünyamızı kurtar, vegan ol!
[zombify_post]